RTÜK Başkanı Şahin: 'Dezenformasyon ülkelerin milli güvenlik meselesi haline geldi'
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, 'Dezenformasyon ülkelerin milli güvenlik meselesi haline geldi. Hatta ve hatta bunu da aşarak küresel bir güvenlik sorununa dönüştü' dedi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, 'Dezenformasyon ülkelerin milli güvenlik meselesi haline geldi. Hatta ve hatta bunu da aşarak küresel bir güvenlik sorununa dönüştü' dedi.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Görsel ve İşitsel Medyada Dezenformasyonla Mücadele Çalıştayı'na katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasında Türk Dil Kurumu sözlüğünde dezenformasyonun, en yalın tanımıyla 'bilgi çarpıtma' olarak geçtiğine dikkat çeken RTÜK Başkanı Şahin, 'Dezenformasyonun baş kaynağı ya da aracısı maalesef medyadır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak sorumluluk alanımız olan görsel ve işitsel medyada dezenformasyon konusuna dikkatliyiz' ifadelerini kullandı.
'Yalanın yayılma hızının gerçek bilginin dolaşımından katbekat fazla olduğu her fırsatta görüyoruz'
Dijital mecralarda yalan haberlerin ve yanlış bilgilerin çok daha hızlı yayıldığına dikkati çeken Ebubekir Şahin, 'Dezenformasyon artık hakikatin önüne geçti, medya alanları yalan ve yanlış bilgilerle dolmuştur. Yazılı basınla başlayan 'yalan haber' olgusu dijitalleşmeyle maalesef çok fazla ilerlemiştir. Artık yalan haber tanımı bile masum kalırcasına dönüşüm geçiren yeni yöne doğru evirilmiştir. Bunun adı da dezenformasyondur. 'Sahte haberler', 'manipülasyon' medyada kol gezmektedir. Medya mecralarının çeşitlenmesi ve dijitalleşmesiyle birlikte yalanın, üretilmiş haberlerin, dezenformasyonun hızla yayıldığını da görmekteyiz. Yalanın yayılma hızının gerçek bilginin dolaşımından katbekat fazla olduğu her fırsatta görüyoruz. Üzülerek görüyoruz ki, günümüzde dijital medya araçları üzerinden sık sık dezenformasyon kampanyalarına maruz kalıyoruz. Yalan ve çarpıtılmış haberler sebebiyle kişi ve kurumlar maalesef yıpratılıyor' diye konuştu.
'Belki de dünyanın hiçbir ülkesinde olmayacak şekilde rahat ve özgürlük alanı içerisinde görevini ve ticari faaliyetlerini yerine getirdi'
Dezenformasyonla mücadele yöntemlerine dair verilen mücadele hakkında bilgilendirmelerde bulunan Şahin, 'Daha kısa bir süre önce seç-izle platformu dediğimiz, aralarında Netflix'in de bulunduğu uluslararası medya kuruluşlarının lisanslama süreçlerine başladık. Üst Kurul olarak yasal görevimiz gereği bu lisansları almaları gerektiğini hatırlattık. Fakat adeta Türkiye'de kıyamet koptu. 'Vay efendim RTÜK, uluslararası medya kuruluşlarının Türkiye'ye gelmesini istemiyor ve engellemek için elinden geleni yapıyor. Yabancı medya Türkiye'den kaçacak. RTÜK sansürcü, RTÜK yasakçı.' şeklinde. Böyle bir dönemden geçtik. Peki ne oldu? Başta Netflix olmak üzere birçok kuruluş Türkiye'ye geldi, lisanslarını aldı. Belki de dünyanın hiçbir ülkesinde olmayacak şekilde rahat ve özgürlük alanı içerisinde görevini ve ticari faaliyetlerini yerine getirdi' ifadelerine yer verdi.
'Dezenformasyon ülkelerin milli güvenlik meselesi haline geldi'
Birkaç ay önce Voice Of America, Euronews ve Deutsche Welle'ye lisans hatırlatması yaptıklarında aynı süreçleri yaşadıklarını söyleyen Şahin şunları söyledi.
'Dezenformasyon ülkelerin milli güvenlik meselesi haline geldi. Hatta ve hatta bunu da aşarak küresel bir güvenlik sorununa dönüştü. Batının İslamofobi dediği bizlerinse konunun İslam karşıtlığı ya da düşmanlığı olduğunu bildiğimiz durumda da aynı dezenformasyon argümanlarına başvuruluyor. Müslümanlar hak etmedikleri şekilde terörist ilan ediliyor. İki hafta önce düzenlediğimiz 2. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu'nda bilim adamlarımız konuyu tartıştı. Varılan ortak sonuçlardan birisi İslam'ın sistematik olarak dezenformasyon kampanyalarına maruz kaldığıydı. Dijital faşizm ve yalan haber furyası İslamofobinin en temel kaynaklarındandır. Dezenformasyon, bugün hem demokrasiyi hem toplumsal barışı hem de tüm insanlığı zehirliyor. Bakınız; son dönemde görsel ve işitsel medyada bilerek ya da farkında olmadan ortaya konulan dezenformasyonlara ilişkin yayıncılarımızı sürekli olarak uyardık. 6112 sayılı yasamızda açıkça yazmaktadır. Yayın hizmetleri gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması lazım. Diyalogdan yanayız ama iyi niyetli ikazlarımızı dikkate almayanlar hakkında da yaptırım gücümüzü kullanmaktan geri durmuyoruz. Anayasal bir kurum olan RTÜK, Yasadan aldığı yetkileri gerekli durumlarda kullanmak zorunda kalabiliyor maalesef. Maalesef diyorum çünkü ceza, son başvurduğumuz bir yol. Yayınlar yoluyla kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine, gerçeklerin üstünün yalanlarla örtülmesine kesinlikle izin veremedik bundan sonra da izin vermeyi düşünmüyoruz. Hakikatin algı operasyonlarıyla gizlenmesine tahammülümüz yoktur.'.